Bu sayfadaki yazılarımı alarak kendine has uslübunla başka bloklarda yayınlayan sayın hırsız efendi...Sadece kardeşimin günlükleri kaldı...İçin alırsa oku ve çal...
Bloktaki yazılarım kısa bir süre sonra kitap halinde çıkacaktır...Hadi bunca çalmaya bir kitap da senden...
Ya da başka kapıya...
Pınar Atay
Pınar Atay
5 Temmuz 2018 Perşembe
24 Aralık 2014 Çarşamba
Doğum günün
7/
lavanta kafe sabah olmak üzere.
"Gelebilseydin
sen de eve"
Kahve içerken
dalmışım.Bu cümleyi söyleyerek ayıldım.
-Terminal dönem -
Son dönemmiş.Hande söyledi."Siz inanmak istemiyorsunuz ama durum böyle halacım "dedi.Bilmiyordum.Zamanı ve tarihi unuttum.Şükran'ın ve kardeşimin verdiği mücadele için inanmıyorum.Reddediyorum.
Pazartesi yeniden ,bu
kez kaplı stent takılacak ki yemek yiyebilsin.Stent'in boru gibi yada hortum gibi
bir şey olduğunu tahmin ederdim.File gibi olurmuş meğer.İşte o filenin
deliklerinden yemek kırıntıları açık delikten akciğere kaçıp,zatürreye neden
oluyor.
Ahmet başka bir dünyada ne anlıyor anlatılanı ne de dinliyor.Gözleri sabit noktada,ne düşünüyor,ne yaşıyor içinde.Ahmet nerede kaçıncı dünyada bilemiyorum.
Ona baktığım her an kendimi bildiğim çocukluğumdan bu yana onunla geçirdiğim günler ve kavgalar resmi geçitte oluyorlar.
En son oturduğumuz eve taşınırken makaralı teyp bantlarını sıkıca sardım ve özenle yerleştirdim koli kutularına.Teyp kayıtlarını uygun bir zamanda kasete aktaracaktık ve kardeşlere dağıtacaktık babamla birlikte,aradan geçen zamanda kaset devri kapandı ve şimdi cd'ye kaydettirmek üzere saklıyorum, gizli geçitte.Biz ona yeni doğduğunda ve bebekken va hala Karamammi derdik.Büyürken birlikte.Babacığım grundig marka teyb'e seslerimizi kaydederdi.Şarkı söylerdik birlikte,sonra babam, sorular sorarak konuştururdu bizi.
Aynı okullarda okuduk,aynı dershaneler. Gençliğimiz ya.Çocukluğumuz gibi gençliğimizde şahane geçti,onca olumsuzluklara rağmen.En çok kavga ettiğim insandı.O da benimle az uğraşmazdı ama.Anneme söylerdi her şeyi.
Ahmet başka bir dünyada ne anlıyor anlatılanı ne de dinliyor.Gözleri sabit noktada,ne düşünüyor,ne yaşıyor içinde.Ahmet nerede kaçıncı dünyada bilemiyorum.
Ona baktığım her an kendimi bildiğim çocukluğumdan bu yana onunla geçirdiğim günler ve kavgalar resmi geçitte oluyorlar.
En son oturduğumuz eve taşınırken makaralı teyp bantlarını sıkıca sardım ve özenle yerleştirdim koli kutularına.Teyp kayıtlarını uygun bir zamanda kasete aktaracaktık ve kardeşlere dağıtacaktık babamla birlikte,aradan geçen zamanda kaset devri kapandı ve şimdi cd'ye kaydettirmek üzere saklıyorum, gizli geçitte.Biz ona yeni doğduğunda ve bebekken va hala Karamammi derdik.Büyürken birlikte.Babacığım grundig marka teyb'e seslerimizi kaydederdi.Şarkı söylerdik birlikte,sonra babam, sorular sorarak konuştururdu bizi.
Aynı okullarda okuduk,aynı dershaneler. Gençliğimiz ya.Çocukluğumuz gibi gençliğimizde şahane geçti,onca olumsuzluklara rağmen.En çok kavga ettiğim insandı.O da benimle az uğraşmazdı ama.Anneme söylerdi her şeyi.
Doğduğumuz günden bu
yana yani yıllarca, yani yollarca yani yol ayrımlarında bile yolumuz kesişen,
birlikte ağlayıp, birlikte güldüğümüz umudumuz. En kavgalı günümüzde bile
birbirimiz için üzüldüğümüz ve her defasında yaşam dolu kahkahalarımız.
Kim kimi kıskanırdı
ha, sen mi beni, ben mi seni?
Arkadaşlarıma yani
kızlara pişirilen en berbat kahveydi elinden içtiğim. Belli etmedim sana ama
şimdi söylüyorum haydi bana kız bağır söv istersen gelmişime geçmişime. Ama
tüketme kendini, tüketme kendimi. Tükenmeyelim.
En berbat şakaları
yap, hatta aç telefonu anneme şikâyet et, söz kızmayacağım.
Umudumuz umut olsun
mu, yeni yaşantımızda. İnanıyorum ve biliyorum ki her şey çok güzel olacak.
Tanrım ne çok şey
paylaşılmış.Göz açıp kapanıncaya kadar gecen bir elli yıl.
Yeni memurluğum
sırasında bir gün,kardeşim beni aradı ve yanına kadar gelmemi beni birisiyle
tanıştıracağını, söyledi.Bu arada yine aynı kurumda ayrı bölümlerde çalışmaya
başlamıştık.Yanına geldiğimde beni çok güzel bir kız ve arkadaşlarıyla
tanıştırdı.Lüleli saçları omuzlarındaydı,yeşilin her tonu saklıydı
gözlerinde.Gaziantep ilk görev yeriymiş.Ayaküstü tanışma faslından sonra kızlar
izin isteyerek ayrıldılar yanımızdan.Bizim Karamammi kulağıma eğilerek
"Pınar bu kıza iyi bak çünkü onunla evleneceğim" dedi.Böylesi güzel
bir kızla kim evlenmek istemezdi ki,onu ben de çok beğenmiş ve sevmiştim.
Şükran'la ilk ben tanışmıştım o anki sıcaklık hala içerimde bir yerlerde soğumadan duruyor.
Şükran'la ilk ben tanışmıştım o anki sıcaklık hala içerimde bir yerlerde soğumadan duruyor.
/8
çünkü yazar boşluğa
zaman
geri alınmayan
saatleri.
Bu gün 3.stent denemesi yapıldı.Eski stent çıkarılarak yerine metal ve daha uzun bir stent takıldı.Kardeşimin çok acısı var.Bunca acıya gık demeden dayanıyor yavrum.İki gün önce özel odaya çıktık.Tansiyonu o kadar düştü ki,üşümeye başladı.Öksürmesi de çoğaldı.Şükran'la birlikte battaniyelere sardık.Akşam üzeri iki kaşık puding yedirdim.Anlayamadığım bir şeyler var,anlayamadığımız.Su içtiği anda vücudu tepki veriyor.Yedirdiğim pudingi öksürüğündeki balgamlarda görüyorum.Neden stent takıldığı halde yemek yiyemiyor.Gücü tükenmeye başladı.Çok sevdiğiniz bir insanın gözünüzün önünde eriyip akması dayanılası bir durum değil.Şükran da kilo verdi bu sürede.Okul ev ve hastane üçgeninde koşturup duruyor.Ahmet'in yanında yemek yemiyoruz.Koridordaki pencere pervazında ayaküstü atıştırıyoruz.
Bu gün Ayşe'nin de
doğum günü,bu gün de doğum günü(kasım2014)aradan iki yıl su gibi akıp
gitmiş.Hastanede yaşadıklarımı kısa ve küçük notlar halinde kayıt altına almaya
başladığımda bu yazıyı yazabileceğim aklımdan bile geçmemişti.Defterimi her
okuduğumda o günleri yeniden yaşıyorum.Bir kaç hafta önce odamdaki kitapları
düzenlerken yine turuncu kapaklı defterimle başbaşaydım ve defterimin sayfaları
yırtılıp duruyordu.Kardeşimle yaşadıklarımızın bir kısmını da olsa yazmaya
karar verdim.
Ayşe'yi her doğum gününde ararım,anımsarım ona şiirler yazarım.Sabahleyin uyandığımda aklımdaydı, ilerleyen zamanlarda unutmuşum.Akşama doğru Ayşe kızım aradı "Doğum günümü unuttun" dedi.Ne kadarda önemli gençler için böyle özel günler.Tanrım kızım hiç büyümeyecek sanıyorum.
Ayşe'yi her doğum gününde ararım,anımsarım ona şiirler yazarım.Sabahleyin uyandığımda aklımdaydı, ilerleyen zamanlarda unutmuşum.Akşama doğru Ayşe kızım aradı "Doğum günümü unuttun" dedi.Ne kadarda önemli gençler için böyle özel günler.Tanrım kızım hiç büyümeyecek sanıyorum.
/9
Urografin vererek
film çektiler bu gün.Kaçak var evet.Stent'in altından yemek borusundan akciğere
doğru bir kaçak var.Bu durumun anlaşılmasıyla biraz daha rahatladık.Çünkü
belirsizlik ve bilinmezlik sinirlerimizi bir hayli gerdi.Hasta çok yorgun ve
bilincini kontrol altında tutmak için sabrediyor.
Bu kez dahiliye servisine çıkmayı bekliyoruz.Bir umut uğruna ya Rab.Alınacak bir nefes uğruna.Dahiliye sevisine çıktığımızda stetnt tekrar değişecek.Beslenmesi için boynunda açılan damar yolları iyice tıkandı.
Koridora çıktığımda devasa bir aleti iki görevli çekerek bir odaya doğru götürüyorlardı.Başka bir görevli yanlarından geçerken "Filmin konusu nedir" diye sordu.Entübeli bir hasta için rontgen cihazı getirmişler meğer.cihazı çeken görevli soru soran arkadaşına dönmeden işine devam ederek "siyah beyaz drama çekiyoruz abi" diye yüksek sesle cevap verdi.
Bu kez dahiliye servisine çıkmayı bekliyoruz.Bir umut uğruna ya Rab.Alınacak bir nefes uğruna.Dahiliye sevisine çıktığımızda stetnt tekrar değişecek.Beslenmesi için boynunda açılan damar yolları iyice tıkandı.
Koridora çıktığımda devasa bir aleti iki görevli çekerek bir odaya doğru götürüyorlardı.Başka bir görevli yanlarından geçerken "Filmin konusu nedir" diye sordu.Entübeli bir hasta için rontgen cihazı getirmişler meğer.cihazı çeken görevli soru soran arkadaşına dönmeden işine devam ederek "siyah beyaz drama çekiyoruz abi" diye yüksek sesle cevap verdi.
Koridorda Hande'yi
gördüm.Bu gece Şükranla birlikte Hande de babasıyla birlikte kalacak.
Uykusuz ve yorgunum.Kardeşimin yanında bunlardan bahsetmek istemiyorum.Evde Hamdi bana kendi şiirlerinden bir kısmını okuttu.Bunlardan birisi çok dikkatimi çekti ve Hamdi'ye sarılırdım. Onun ileride iyi bir yazar yada şair olabileceğini hissediyorum.Hamdi bazen çok şaşırtıyor beni.Bir bakıyorum olgun ve anlayışlı beyefendi birisi bazen de bir deli oğlan.Onu çok seviyorum.Kardeşimden bana kalan üç candan birisi.Kendi deyimiyle Atay soyadını taşıyacak olan tek kişi:)benimse bebeğim.
Siyah kuş,anneme mektuplar ve bir kaç da şiir kitabı bitirdim hastanede.Erdal Ceyhan'ın haiku kitabıysa sürekli çantamda.
Ertesi gün cumartesi hastaneye geç gideceğim.Bu süre içinde Nurhan'la görüşmeyi planladık ve buluştuk.Nurhan'da nedenini bilemediğim bir çekim gücü var ve o güç bana geçti.Onunla facebook sokağındaki hai-kuşlar kraathanesinde tanıştık.Çok tatlı minicik bir kadın ve müthiş enerjisi var.Kısacık zamanda neler paylaştık,neler konuştuk unuttum.Unutmak haiku kurallarından biriydi zaten.(Öğrendiklerini unut.)Ayrılmak istemedik sanki birbirimizden.Nurhan'ın şiirlerini çok beğeniyorum ve başarılı buluyorum.Kıraathanemiizin İzmirlisi.
/
Ayşe bu gün Trabzon'dan Gaziantep'e geçti.Onunla uzun telefon görüşmesi yaptık.Dedesinin tırnaklarını kesmiş benim yerime.Buna çok sevindim.Kızım olgunlaşma ve büyüme yolunda adımlar atmaya başlamış çünkü.
/10 Dahiliye servisi
Uykusuz ve yorgunum.Kardeşimin yanında bunlardan bahsetmek istemiyorum.Evde Hamdi bana kendi şiirlerinden bir kısmını okuttu.Bunlardan birisi çok dikkatimi çekti ve Hamdi'ye sarılırdım. Onun ileride iyi bir yazar yada şair olabileceğini hissediyorum.Hamdi bazen çok şaşırtıyor beni.Bir bakıyorum olgun ve anlayışlı beyefendi birisi bazen de bir deli oğlan.Onu çok seviyorum.Kardeşimden bana kalan üç candan birisi.Kendi deyimiyle Atay soyadını taşıyacak olan tek kişi:)benimse bebeğim.
Siyah kuş,anneme mektuplar ve bir kaç da şiir kitabı bitirdim hastanede.Erdal Ceyhan'ın haiku kitabıysa sürekli çantamda.
Ertesi gün cumartesi hastaneye geç gideceğim.Bu süre içinde Nurhan'la görüşmeyi planladık ve buluştuk.Nurhan'da nedenini bilemediğim bir çekim gücü var ve o güç bana geçti.Onunla facebook sokağındaki hai-kuşlar kraathanesinde tanıştık.Çok tatlı minicik bir kadın ve müthiş enerjisi var.Kısacık zamanda neler paylaştık,neler konuştuk unuttum.Unutmak haiku kurallarından biriydi zaten.(Öğrendiklerini unut.)Ayrılmak istemedik sanki birbirimizden.Nurhan'ın şiirlerini çok beğeniyorum ve başarılı buluyorum.Kıraathanemiizin İzmirlisi.
/
Ayşe bu gün Trabzon'dan Gaziantep'e geçti.Onunla uzun telefon görüşmesi yaptık.Dedesinin tırnaklarını kesmiş benim yerime.Buna çok sevindim.Kızım olgunlaşma ve büyüme yolunda adımlar atmaya başlamış çünkü.
/10 Dahiliye servisi
Ey yaşam
Kavgamdın
Elbette
İlk nefeste son
nefeste...
Umudun umutsuzluğa dönüştüğünü hissetmek kadar kötü bir duygu yok.Olamaz.
Bu gün yine gastroda stetnt tamiri yapıldı.Olmuyor kaçıncı deneme olmuyor.Kardeşim hala TPN ile besleniyor.Bu kez kasık bölgesinden damar açıldı.Yeni fistül oluşumları var yemek borusunda.
Sunacığımın bazen haklı olduğunu düşünüyorum.Sunam da annesini bu hastalıktan kaybetmiş.Bir gün telefonda bana "Pınar düşünüyorum da hastaya bu kadar acı çektirmek doğru mu acaba" diye sormuştu.Kemoterapi tedavileri damarları mahvediyor çünkü.
Damar yolu bulmakta zorlanıyor görevliler.
Bilmiyorum ötesini nedir
Bekliyoruz
Annem
Şükran
Hande
Hamdi
Derya Demet
Babam
Ben
Şükranın ailesi
Arkadaşlarımız,akrabalarımız ve onlara verecek cevabımız yok,sorduklarında.
Buhar yapılma zamanı geldi,kardeşim istemedi.Gece on iki de yapacağını söyledi.
/11
Umudun umutsuzluğa dönüştüğünü hissetmek kadar kötü bir duygu yok.Olamaz.
Bu gün yine gastroda stetnt tamiri yapıldı.Olmuyor kaçıncı deneme olmuyor.Kardeşim hala TPN ile besleniyor.Bu kez kasık bölgesinden damar açıldı.Yeni fistül oluşumları var yemek borusunda.
Sunacığımın bazen haklı olduğunu düşünüyorum.Sunam da annesini bu hastalıktan kaybetmiş.Bir gün telefonda bana "Pınar düşünüyorum da hastaya bu kadar acı çektirmek doğru mu acaba" diye sormuştu.Kemoterapi tedavileri damarları mahvediyor çünkü.
Damar yolu bulmakta zorlanıyor görevliler.
Bilmiyorum ötesini nedir
Bekliyoruz
Annem
Şükran
Hande
Hamdi
Derya Demet
Babam
Ben
Şükranın ailesi
Arkadaşlarımız,akrabalarımız ve onlara verecek cevabımız yok,sorduklarında.
Buhar yapılma zamanı geldi,kardeşim istemedi.Gece on iki de yapacağını söyledi.
/11
Dün akşam dahiliye
sevisinin özel odasına çıktık.Burada refakatçiler için bir divan var.Diğer
odalarda sadece sandalyeler vardı.Şimdi bu divanda bağdaş kurdum ve bu notları
yazıyorum.Ahmet uyuyor şimdilik.Saat tuttum ne zamana kadar uyuyacak.Biraz önce
sıkıntılandı.Oksijen hortumunu burnuna koydum usulca.Kardeşim sinirlendi ve
bağırarak ver dedi,hortumu yırtarcasına burnuna götürdü.Telefonum çaldı Bera'ydı
arayan meşgule aldım.Cevap veremedim.
Güzel Allahım,bağışlaması rahmetini aşan Allahım.Sen kardeşimi bağışla.Çektiği bunca sıkıntıyı hafiflet.Canıyla oynuyor her dakika.İçindeki,bizlerin bilemediği ve anlayamadığı bir savaş.
Güzel Allahım,bağışlaması rahmetini aşan Allahım.Sen kardeşimi bağışla.Çektiği bunca sıkıntıyı hafiflet.Canıyla oynuyor her dakika.İçindeki,bizlerin bilemediği ve anlayamadığı bir savaş.
İnsan vücudu ne kadar
karmaşık ve bir o kadar da basit.
Toprakta ve doğada var olan kimyasallar insan vücudunda o kadar hassas bir dengeyle
duruyor ki.Bu kimya bozulduğunda vücudun savaşı da başlamış oluyor
yaşamla.Kendisine yabancı maddeleri vücudun dışına atmak istiyor stent gibi
mesela.
Tanrım bu ne denge bu ne döngü.Her defasında büyüklüğün başımı döndürüyor.Şaşırıp kalıyorum.
Ey kainatın kitabını yazan,sen nelere kadirsin.Ey ten elbisesinin içindeki can ey mülkün sahibi,bizi bağışla.
Rüzgarın sesini duyuyor ve hissediyorum tenimde ,canım da içimin içinde.
/12
12.12.2012 seksen dokuz yılda bir gelen özel bir tarih.Bu tarihte herkes düğün yaptı,nişan yaptı,doğumlarını bu tarihe göre ayarlayanlar oldu.Hatta bir bakanımız 12 plakalı il olan Bingöl de yeni doğan bebelere dörder adet çeyrek altın taktı.
Biz hala bekliyoruz.
Eylül'ü aradım.İbrahim abi yoğun bakımdaydı durumunu sormak istedim.Aldığım haber iyice sarstı beni.İbrahim abiyi de kaybetmişiz meğer.Kurban bayramından bu yana hastanedelerdi.Zaman zaman İbrahim abilerle aynı odalarda kaldık.Hayat dolu bir abimizdi.Kas hatalığı için tedavi bile göremedi.Allahın rahmeti üzerine olsun.
Kalem tükeniyor.
Tanrım bu ne denge bu ne döngü.Her defasında büyüklüğün başımı döndürüyor.Şaşırıp kalıyorum.
Ey kainatın kitabını yazan,sen nelere kadirsin.Ey ten elbisesinin içindeki can ey mülkün sahibi,bizi bağışla.
Rüzgarın sesini duyuyor ve hissediyorum tenimde ,canım da içimin içinde.
/12
12.12.2012 seksen dokuz yılda bir gelen özel bir tarih.Bu tarihte herkes düğün yaptı,nişan yaptı,doğumlarını bu tarihe göre ayarlayanlar oldu.Hatta bir bakanımız 12 plakalı il olan Bingöl de yeni doğan bebelere dörder adet çeyrek altın taktı.
Biz hala bekliyoruz.
Eylül'ü aradım.İbrahim abi yoğun bakımdaydı durumunu sormak istedim.Aldığım haber iyice sarstı beni.İbrahim abiyi de kaybetmişiz meğer.Kurban bayramından bu yana hastanedelerdi.Zaman zaman İbrahim abilerle aynı odalarda kaldık.Hayat dolu bir abimizdi.Kas hatalığı için tedavi bile göremedi.Allahın rahmeti üzerine olsun.
Kalem tükeniyor.
/13
29.12..2012// 02.40
Ahmet dün akşamüzeri solunum cihazına bağlandı.Yani entube oldu.
Ahmet dün akşamüzeri solunum cihazına bağlandı.Yani entube oldu.
Yaralı balık
sığ suda çırpınır
sığ suda çırpınır
pulu dökük
Gelebilseydin sen de eve.
Evet bir geceyi evde geçirdik birlikte.Son stent denemesi başarılı oldu ve TPN beslenmesi kesilerek oral beslenmeye geçildi.
O gece biber dolması yedi Şükran'ın ablası yapmıştı.En çok ciğer kebabını özledi.Ona söz verdim bir kaç gün içinde ciğer kebabını bulup buluşturup yedirecektim. Şöyle Antep usulü.Sevinç ve umut yeniden kapımızı çalmıştı ve biz onu içeriye aldık.Kim almazdı ki umudu içeriye.
Ertesi sabah durum hiç de öyle olmadı ve yeniden hastaneye gittik.Bu kez durum çok daha ciddiydi.
/14
Gelebilseydin sen de eve.
Evet bir geceyi evde geçirdik birlikte.Son stent denemesi başarılı oldu ve TPN beslenmesi kesilerek oral beslenmeye geçildi.
O gece biber dolması yedi Şükran'ın ablası yapmıştı.En çok ciğer kebabını özledi.Ona söz verdim bir kaç gün içinde ciğer kebabını bulup buluşturup yedirecektim. Şöyle Antep usulü.Sevinç ve umut yeniden kapımızı çalmıştı ve biz onu içeriye aldık.Kim almazdı ki umudu içeriye.
Ertesi sabah durum hiç de öyle olmadı ve yeniden hastaneye gittik.Bu kez durum çok daha ciddiydi.
/14
Ahmet artık uyuyor.
Bu güne kadar diğer hastalarda görüp de anlattığım her şeyi Ahmet'te yaşadı.Acile geldiğimizde,nefes alamıyordu ve panik atakları başlamıştı.Nabız 170-180 civarında tansiyonu her an değişiklik gösteriyordu.
Acil servisinden sonra 3.kat göğüs servisine geldik yeniden. Bibab cihazına bağladılar. Cihaz yüzünü kaplıyor ve basınçlı hava veriyor.Bu arada annem de geldi.Ana oğul el sallaştılar gülümsediler birbirlerine.Ertesi gün son cuma öğleden sonra onu uyuttular.Yarım saat sonra kardeşim tepki vermeye ve uyanmaya başladı.Cumartesi günüyse gelen ziyaretçilerin hepsini tanıdı.Hortumlar ve makinalarla nefes aldığı için konuşamıyor sadece işaretlerle anlatıyor her şeyi.Orhan abiye canım işareti yaptı,“nasılsın" diye soran hemşireye başparmağıyla iyiyim işareti yaptı.Ayrıca su şişesini gösterdi ve su içmek istedi ağzındaki hortumlardan dolayı su veremedik.Sadece dudaklarını ıslattık.Doktorlar "Ahmet bey bizi şaşırtacak yine" dediklerinde umudumuz yeniden filizlendi.
/
Dar bir kapta kocaman bir balık ki yaralanmış,pulları dökülmüş iki büklüm olmuş.Gelen giden çocuklar ona dokunup duruyor.Balık can çekiyor çocuklar aldırmıyor.
Siz hiç suda boğulan balık gördünüz mü.Balık kabına sığmıyor.Ahmet hala uyuyor.
Şu anda yapılan tedaviler antibiyotik ve ağrı kesiciler,idrar söktürücüler,tansiyon düzenleyiciler.
Havalı yatak yaptılar bu gün.Berber geldi.Saç bonesi aldık banyo yaptırdık.
Kıyasıya mücadele,dar kaptaki balık nefes alıyor.
Bu güne kadar diğer hastalarda görüp de anlattığım her şeyi Ahmet'te yaşadı.Acile geldiğimizde,nefes alamıyordu ve panik atakları başlamıştı.Nabız 170-180 civarında tansiyonu her an değişiklik gösteriyordu.
Acil servisinden sonra 3.kat göğüs servisine geldik yeniden. Bibab cihazına bağladılar. Cihaz yüzünü kaplıyor ve basınçlı hava veriyor.Bu arada annem de geldi.Ana oğul el sallaştılar gülümsediler birbirlerine.Ertesi gün son cuma öğleden sonra onu uyuttular.Yarım saat sonra kardeşim tepki vermeye ve uyanmaya başladı.Cumartesi günüyse gelen ziyaretçilerin hepsini tanıdı.Hortumlar ve makinalarla nefes aldığı için konuşamıyor sadece işaretlerle anlatıyor her şeyi.Orhan abiye canım işareti yaptı,“nasılsın" diye soran hemşireye başparmağıyla iyiyim işareti yaptı.Ayrıca su şişesini gösterdi ve su içmek istedi ağzındaki hortumlardan dolayı su veremedik.Sadece dudaklarını ıslattık.Doktorlar "Ahmet bey bizi şaşırtacak yine" dediklerinde umudumuz yeniden filizlendi.
/
Dar bir kapta kocaman bir balık ki yaralanmış,pulları dökülmüş iki büklüm olmuş.Gelen giden çocuklar ona dokunup duruyor.Balık can çekiyor çocuklar aldırmıyor.
Siz hiç suda boğulan balık gördünüz mü.Balık kabına sığmıyor.Ahmet hala uyuyor.
Şu anda yapılan tedaviler antibiyotik ve ağrı kesiciler,idrar söktürücüler,tansiyon düzenleyiciler.
Havalı yatak yaptılar bu gün.Berber geldi.Saç bonesi aldık banyo yaptırdık.
Kıyasıya mücadele,dar kaptaki balık nefes alıyor.
15.01.2012
İzmir semaları
Ve balık sustu.Kabına sığamayan balık kendi sularına gitti.
Ahmet'i beş ocak cumartesi kaybettik.Bu gün Gaziantep'e dönüyorum,canımı İzmir'de bırakarak.
25.aralık 2014
Bu gün doğum günün bebeğim.Buruk bir kutlama.Sensiz bir gece,seninle dolu.dönmemek üzere gittiğin yerde rahat ol.Kalbimiz seninle.Senden sonra...
Sonrayı hiç anlatmayım istersen,hepsini de biliyorsun.Gülelim hadi,bir de ama yanımda sadece su var.
Saatler
İzmir semaları
Ve balık sustu.Kabına sığamayan balık kendi sularına gitti.
Ahmet'i beş ocak cumartesi kaybettik.Bu gün Gaziantep'e dönüyorum,canımı İzmir'de bırakarak.
25.aralık 2014
Bu gün doğum günün bebeğim.Buruk bir kutlama.Sensiz bir gece,seninle dolu.dönmemek üzere gittiğin yerde rahat ol.Kalbimiz seninle.Senden sonra...
Sonrayı hiç anlatmayım istersen,hepsini de biliyorsun.Gülelim hadi,bir de ama yanımda sadece su var.
Saatler
gitmeye kurulur
her doğum gününde
yılların ardında
kalır
alkışlar
dilek tutmalar
bir kez
bir kez daha
unutulur sonra
çalınca
saatler...Pınar Atay
27 Kasım 2014 Perşembe
/-5 Stent
Mehmet Emin’e de stent takılacaktı. Geniş olan damarı daraltacaklar ve
arkasından bir kaç ameliyat daha . O henüz bir yaşına girecek. Kolay bir
ameliyat olduğu söylendi. Ziyaret saatinde hastaneye gittim. Çocuğum bir
haftadır hastanede yanına refakatçi almıyorlar. Sadece ziyaret saatinde
görebiliyorum onu.
Beni görünce gülümsedi, ten ten saçları uzamış alnına dökülmeye
başlamıştı. Göğsüme bastırdım, ağlamak istemiyordum. Ağlarsam zamanım ağlamakla
geçecek oğlumla ilgilenemeyecektim. Yarın ameliyata gidecekti zaten. Nasıl
ağlardım ki, onunla zaman geçirmek varken.
Önce bir güzel emzirdim. Doymadı bir emdi bir bıraktı ve beni gülen
gözlerle seyretti uzun bir süre. Kalp atışlarını vücudunun her yerinden duyabiliyor ve
hissedebiliyordum.El tırnaklarında belli belirsiz siyanoz vardı.O gün üst
dudaklarında da hafif morluk fark
ettim.Kalbinde çok büyük delik olduğunu söylemişti doktorlar.Tek
ventrikürmüş,bir de damarlarda trans pozisyon .Nasıl dayanılırdı bu hastalığa,bilmiyorum.Anne
yüreği onu hastanede bırakıp
gitmeğe razı değildim elbette.Bir an onu
alıp kaçırmak ,yanımda kalmasını, hep yanımda kalması isteğiyle yanıp tutuştum.Umut
işte. Kendi bencilliğimle oğlumu ölüme kaçıramazdım.Hastanede kalması
gerekliydi.
Yemeğini yediremedim, bırakmadı beni. Üzerini bile değiştirmeden
ziyaret saati bitti. Mehmet Emin’le oynaşmaktan başka bir şey yapmamıştık iki
saat boyunca. Kaka, kokusu geliyordu altından.Bezini değiştirirken hemşirenin
"Sen biraz daha kal" cümlesi ilaç gibi gelmiş ve rahatlatmıştı beni.
Ten ten saçlımla biraz daha can cana sarılarak oturduk. Cee eee
oynadık. Güldük kahkahalarla. Mehmet Emin uyuya kalan kadar.
Ertesi gün ameliyathane kapısının önündeki merdivenlere oturup
bekliyorum.
Birden mahşeri kalabalıkta buldum kendimi. Sesler insan sesleri,
kalabalık gruplar. Kime baksam gözbebeklerim titriyor, bakamıyorum. Sesleri
algılayamıyorum. Kim kimdir bilmiyorum. Tanrım bu ne kalabalık böyle. Bir ses
duyuyorum "Mahşer buradan daha kalabalık" Bir ses daha, bu sefer ki
mikrofondan geliyor sanki "Mehmet
Emin’in yakınları" Oğlumun adını duyunca gözlerim aralanıyor ve sevinçle
koşuyorum ameliyat bitti galiba. Oğlum sağlığına kavuşacak…
Oğlum ölmüş. Mehmet Emin ölmüş. Kurtaramamışlar. Üç kere kalp masajı
yapılmış, üç ayrı pil takmışlar minicik yüreğine. Dayanamamış buna tentenim.
Ankara’dan cenaze geldiğinde o küçük bedeni morga kardeşim Ahmet ve eşi
götürmüşler. Bunu çok sonraları öğrendim.
Hayatta bir kez oğlum oldu. Onu da çok erken kaybettim. O şimdi bütün
Mehmetlerde yaşıyor. Ten elbisesinden arınmış olarak özgürce dolaşıyor
aramızda.
İlk kez stent kelimesini işte böyle duymuştum. Oğlumun ameliyatı
sırasında. Sonra Ahmet’te. İşte bu yüzdendir ki Ahmet’e oğlum derim hep.
Nerede çocuğunu emziren bir anne görsem göğsüm sızlar süt varmış gibi.
Onun vefatından sonra günlerce sızladı durdu, süt birikti.
Ahmet’in ağrılarında, soran bakışlarında hep oğlum vardı. Göğsüm çok
sızlıyor. Onunla olmak istiyorum hep. Yanından ayrılmak istemiyorum. Yorgunluk
belimi büküyor.
Birazdan Şükran gelecek. Hastaneden gitmek istemiyorum. Yukarıdaki
kafeden bir kahve içsem de uykum açılsa sabaha kadar dayanabilir miyim acaba.
Uykusuzluk üşütüyor beni. Gözlerim kapanıyor hatta dikkat dağınıklığı oluyor
bir nesneye uzun süre dikkatli bakamıyorum. Bir de işitme kaybı gün boyu makina
sesleri ,ses algılarımda işitme azlığı yapıyor.Neyse Şükran bir gelsin
bakarız.Kendimi bu şartlardan daha iyi hissedersem kalırım yoksa eve
gitmeliyim.
/
Ahmet evraklarını inceliyor,eylül bahçeye indi,İbrahim abiyi, yani babasını bana emanet etti kısa bir süreliğine.Hüseyin Amca, sen ne güzel uyuyorsun öyle bebekler gibi.Hüseyin amcanın anne ve babası Makedonmuş.Uykusuz geçen bir gecede anlattıkları hayli ilginçti.Hüseyin amcamızın babası ve annesi çocuklarına Türkçe konuşmayı öğretmiş ve onlara "siz Türksününüz bunu asla unutmayın" diye her zaman tembihlemişler.Üsküp'te asla Sırpça konuşmazlarmış.
Bu arada amcamız kokuyor çünkü, ona bakacak refakatçisi yok.Aynı kıyafetlerle günlerce dolanıp duruyor.Oda görevlisi Kemal'e Hüseyin amcayı göstererek "Bu amcayı bir yıkasanız hayrınıza" diyorum.Kemal'in cevabı çok ilginç,fısıltıyla "onu aşağıdaki hocalar yıkayacak abla" dediğinde, önce kızıyorum tam ağzımı açtım ki iki laf söylemek için sonra vazgeçtim.Kemal başka bir hastanın altını temizleyip,çarşaflarını değiştirmekle uğraşıyordu çünkü.Kemal ve diğer oda hizmetlerinde çalışanlar için insan yaşamı rutin döngülerden başka bir şey değil.Onlar ekmeğinin derdinde.
/
Ahmet evraklarını inceliyor,eylül bahçeye indi,İbrahim abiyi, yani babasını bana emanet etti kısa bir süreliğine.Hüseyin Amca, sen ne güzel uyuyorsun öyle bebekler gibi.Hüseyin amcanın anne ve babası Makedonmuş.Uykusuz geçen bir gecede anlattıkları hayli ilginçti.Hüseyin amcamızın babası ve annesi çocuklarına Türkçe konuşmayı öğretmiş ve onlara "siz Türksününüz bunu asla unutmayın" diye her zaman tembihlemişler.Üsküp'te asla Sırpça konuşmazlarmış.
Bu arada amcamız kokuyor çünkü, ona bakacak refakatçisi yok.Aynı kıyafetlerle günlerce dolanıp duruyor.Oda görevlisi Kemal'e Hüseyin amcayı göstererek "Bu amcayı bir yıkasanız hayrınıza" diyorum.Kemal'in cevabı çok ilginç,fısıltıyla "onu aşağıdaki hocalar yıkayacak abla" dediğinde, önce kızıyorum tam ağzımı açtım ki iki laf söylemek için sonra vazgeçtim.Kemal başka bir hastanın altını temizleyip,çarşaflarını değiştirmekle uğraşıyordu çünkü.Kemal ve diğer oda hizmetlerinde çalışanlar için insan yaşamı rutin döngülerden başka bir şey değil.Onlar ekmeğinin derdinde.
/6
Anlatırken değişir yaşanan. Anlatırken anlatanın istediğine döner her
şey. Hiçbir şey yeniden yaşanmaz anlatırken, ilk kez oluşur, başka şeylere
dönüşür derken... Onur Caymaz
Bu gece ben kalacağım Ahmet'le. Şükran akşamüzeri geldi. Hande ve Hamdi
de yanındaydı. Çocuklar ve Şükran Ahmet’le konuşurken hazırlandım, evde biraz
dinlenip gece geleceğim. Açık havaya çıktığımda yorgunluğum geçti gitti. Gezmek
istedim dolaşmak tek başıma biraz yürümek iyi gelecekti.
Ahmet’in gözlerini gördüm beni izliyor ve gülümsüyordu kurnazca. "Gez
bakalım, yakında alırız haberini nasıl olsa" der gibiydi. Ne çok takılırdı
bana ne çok. İzmir de bir çok şair arkadaşım vardı.Her gelişimde onlarla
görüştüğümü bilirdi.Bir kaç arkadaşımı kendisiyle de tanıştırmıştım.Şiir
kardeşimle banim vazgeçilmez tutkumuzdu.
Minibüs yakınımda durunca
yürümekten vazgeçerek atladım. Açılmıştım nasıl olsa.
/03.25
Su sesleri, çağlayanlar, dalgaların sessizce sahile vurması, insanı
mest eden, onu dinlendiren su sesleri. İşte öyle çalınıyor kulağıma odadaki
oksijen bardaklarının fokurtusu.Odadaki hastaların hepsinin burnunda oksijen
hortumu var.Üç hastanın oksijen sesi birleşince çağlayandan dökülen su sesine
karışıyor.
Tek fokurtu şırıl şırıl akan dere sesini andırıyor.Gözlerimi
kapıyorum.Sahildeyim şimdi.Hışıl hışıl ince narin dalgalar kumsala değip
çekiliyor.Bir tane yengeç denize doğru
hareket ediyor.
Koridorda yürüyorum amacsızca.
Koridorda yürüyorum amacsızca.
Öksürük sesleri, çıkan balgamlar, sonra sessizlik. Çalan telefon sesini
duyuyorum. Hemşire istasyonundan geliyor.Poşet sesleri,ayak sesleri derken
koridora çıkıyorum.Bir hasta yakını
kirli bezi poşete koyarak çöpe attı.Gündüz bu seslerin hiçbirini
duymuyorum.Gecenin getirdiği sesler bunlar.Düşüncelerimi hastane çalışanlarıyla
paylaşmak istedim o an.Onlar bu sesleri
her gece duyuyor ve fark etmiyorlardır bile. Alışkanlık olmuştur onlara.
Belki de anlatsaydım güleceklerdi bana. "Biz her zaman gece sesleriyle
yaşamaya alıştık sen ne diyorsun be kadın" dediklerini duyuyorum. Etrafıma
bakındım ortalarda çalışanlardan hiç kimse yoktu.Onların da dinlenmeye
ihtiyaçları vardı.
Odaya girdiğimde kardeşimim serum makinası ötmeye başladı. Serum
bitmişti. Hemşire odasına gittim,kapalı kapıyı tıklatarak açtım.Kapıdan ne çok
gıcırdama sesi geldi,ürktüm
biran.Hemşireler yarı uykulu gözleri açık kanepenin üzerinde
oturuyorlar.dört hemşire sırayla dizilmiş oturuyor kanepenin üzerinde.Serum
biter bitmez değiştirilmezse damar yolu hemen tıkanıyor.
Hemşirelerden kardeşimin odasında görevli olan hemen ayağa kalkarak
ilaç hazırlamak için hemşire istasyonuna gitti.Birazdan gelip serumu
değiştirecek.
Hemşire ve hasta ve refakatçi, damar yolunda buluştular,mesela saat 05.25 te hasta yatağında.Ahmet kurmuştu bu cümleyi gülümseyerek.
Hemşire ve hasta ve refakatçi, damar yolunda buluştular,mesela saat 05.25 te hasta yatağında.Ahmet kurmuştu bu cümleyi gülümseyerek.
Akılma hasta yakınları
tarafından tartaklanan,darp edilen hatta hatta öldürülen doktor ,hemşire vs
geldi.Gecenin bu saatinde hastalara ilaç olmak için,onların derdine çare olmak
içi,n özveriyle çalışanlara nasıl da acımasızca davranır bu insanlar. Yeni
görüyorum,yeni hissediyorum bütün bunları.Gazete haberlerinde okuduğumda
düşünmeden es geçtiğim hastane çalışanlarının haberlerini anımsıyorum sonra.
Şiirim kaçıyor .Tutamıyorum Eyvah!
Burada şiir yazmak yürek ister abi.Hem de mangal kadar,çaydanlık
fokurtusu kadar.Oksijen bardakları
fokurdamaya devam ediyor.
Kardeşim uyuyamıyor sırtını ovuyorum,bacaklarını birde.Tuvalete gitmek
istiyor.Tekerlekli sandalyelerden birini alıyorum oksijen hortumunu arabadaki
oksijen tüpüne bağlıyorum ,Ahmet tekerlekli sandalye ve oksijen tüpüyle
birlikte 10 metre ötedeki tuvalete doğru gidiyoruz.Yatağımıza geldiğimizde
Serumu değişti.Damar yolundan sıvı gidebiliyor.Damar yolunu ertesi gün yine
değiştirecekler.
Ahmet çok zayıfladı.Vücudunu taşıyamıyor.Sesi kısıldı iyice.Konuşurken
zorlanıyor duyamıyorum onu bazen o kadar kısık sesi.
Küçük bir defter taşıyoruz yanımızda her zaman,konuşmadan yazışarak
anlaşmaya çalışıyoruz.Yani Ahmet yazıyor isteklerini biz de cevaplıyoruz .
Benim kan şekerim sık sık düşmeye başladı.İnsilün direnci var.Açlık
hastalığım yeniden hortladı.Efor sarf ettiğim anda açlık ve halsizlik yakama
yapışmaya başladı.Üzerine uykusuzluk.Ahmet’e farkettirmemeye çalışsam da o
anlıyor bakışlarımdan.Hadi git bir şeyler atıştır diye yazıyor .Onu yalnız
bırakmak istemiyorum ama bir kutu süt ya da ayran içmem gerekli.Telefonunu yatağına bırakıyorum 6.kattaki kafeye doğru gidiyorum.
6.kat Lavanta kafe
Kara kayıp,Hüseyin abinin bir sözü.Kara kayıp çok hasta olmayı
anlatıyor.Haber alınamayan arkadaşları birde. İki sözcük ne çok şey anlatıyor
bana. En çok da hiç olmayı.
Hiç olmak,
Düşünsenize insanların bir nefes fazla almak için çektikleri
sıkıntıları.Bedava aldıkları oksijeni şimdi tüplerle maskelerle almanın
savaşını vermek.
Serumlar ve tedavilerle fiziki görüntüsü değişen insanlar.Hastane
ortamı insanın insana üstünlüğünün kalktığı yerlerden biri.Çünkü burada her
meslekten,her yaştan insan tedavi
görüyor.Hepimize verilen nefes sayısınca çabalayanlar,çabalamalarımız ve onların tedavisini yapmak için didinen
hastane personeli.
Dahası eks olan hastalar.Onlar morga gitmeden önce birkaç saat banyoda
bekletiliyor.
Bir varmış,hep bir varmış.Yok ki daha ötesi.Dün 856/1 de yatan hasta bu
gün toprakla buluştu.Topraktan geldik,toprakla yoğrulduk ve bekleyeceğiz
yeniden doğana dek.
Bir gazete haberi Seyit onbaşı şehit olmuş. Annesi kanser tedavisi
gördüğü için onbaşı olarak kalmak istemiş.Annesine daha iyi bakabilmek
için.Hasta anne şehit oğluna ağlıyor,boy boy resimlerde.Bizim gençlerimiz hiç
uğruna telef oluyorlar.Hiç’e doğru yol alınırken kime ne ömür biçilmiş
bilemeyiz.
19 Kasım 2014 Çarşamba
Günce/Endişeli bekleyiş
08.16
Islıklarla kıran kırana
Ve ayakta
Ki nefesler tutulurdu
Dalgalar arasında
Biraz önce kahvaltı verildi. Yemek yemeği içim almıyor.
Ahmet yemek yiyemiyor.
Bu arada tümöre Timur adını takmıştık akciğer ameliyatı sırasında Orhan
abimizle birlikte.
Şimdi bu Timur geldi Ahmet’in yemek borusunda fistüller açtı hal böyle
olunca da, yediği yemek kırıntıları akciğere kaçmağa başladı, sanırım altı ay
önceydi. Ahmet’le telefonda konuştuk "yetiş bacım" dedi. İzmir’e nasıl
gittiğimi anımsamıyorum bile. Gördüğüm manzara beni şok etmeye yetmişti. Ahmet
tanınmayacak haldeydi. Son aldığı kemoterapiler onu fazlasıyla yıpratmış,ten
rengini karartmış,kirpiklerine kadar vücudunda ne kadar kıl varsa
dökülmüştü..Damar yoluyla tpn denen 1200
kalorilik mamayla besleniyordu.Kollarında damar yolu izleri oluşmuştu.Hatta
damarları iyice belirginleşmiş ve kalınlaşmıştı.
Yemek borusuna stent takılarak fistülleri kapatmak istedi doktorlar ve
ilk stent takılmıştı.Sonrası bol bol yemek yiyip vücudun direncini Timur’a
karşı korumak ve onunla savaşa devam
etmekti.
İşte asıl savaş altı ay önce böyle başlamıştı.
Ahmet’e geldiğim gün taburcu oldu."Uğurlu geldin abam" dedi sevinçle.
Yemekler püre kıvamında olacaktı. Öyle büyük lokmalar ve katı
yiyeceklere bir süre ara vermesi gerekiyordu.
Bana gün doğmuştu işte. En çok sevdiğim şey yemek yapmak. Hele hele bu
yemekleri beğeniyle yiyenler olunca değmeyin keyfime.
Keyif mi dedim? Kazın ayağı hiçte öyle değilmiş meğer. Kavrulmuş soğan
kokusu evi burcu burcu sardığında ya da tereyağlı çorba. Ahmet kendini lavaboya
zor atıyordu.
Düşman güçleniyordu…
Ahmet…
Hayır, Ahmet çok güçlü biri.
Dayan oğlum
Dayan annem
Sabır,sabır,sabır…
Birlikte yeneceğiz….
Ne yapsam da ne yedirsem diye şaşırmıştım.
Bir gün et suyu çıkardım bol miktarda, onunla bir çorba pişirdim.
Brokoli, havuç, pirinç, mercimek, patates ve soğan la birlikte. Blenderden
geçirdiğimde kazanla çorba yaptığımın farkına vardım. Aman Allahım bu kadar çok
çorbayı kim yiyecekti acep. Her şeyi biliriz Pınar işbaşındaydı ne yaptım biliyor musunuz? Çorbanın yarısını
uygun bir kaba boşaltarak buzluğa yerleştirdim.
O gece çorbayı Ahmet dahil ev halkı beğenerek yediler. Aradan birkaç
gün geçince, kalan çorbayı ısıtarak sofraya getirdiğimde, ne mi oldu diye
sormayın. Aşçılık kariyerim bir anda yerin dibine geçti.
Aradan geçen günler boyunca hep
yemek yaptım ve yedirebildiğim kadar yedirdim..Ahmet’imin güçlenmesi gerekliydi
çünkü.
/
Kahvaltı tepsisini alarak
koridordaki pencere pervazına bıraktım.Hüseyin amcanın tepsisini
de yatağına bıraktım.Ayaküstü bir şeyler atıştırdım.Ahmet'in yanında olmam
için yemeğe ihtiyacım var.
Birazdan
doktorlar vizite gelecekler. Odayı toparladık hasta yakınlarıyla birlikte.Önce
hemşireler nöbeti devretti.Sonra asistan
doktorlar odaları gezmeye başladı.Bir saat sonra da hocalar gelecekti.Doktorlar
gelmeye başlayınca hasta yakınları odalardan çıkarılyor. Ahmet benim kalmam için
işaret etti.Ben de onu bırakmak istemiyordum ki odadan çıkmadım.Görevli
geldiğinde bana göz kırptı ve gülümsedi.Ahmet ‘ in ne çok seveni vardı
hastanede.
Günce-4
Neden ben
Neden benim kardeşim
Neden başkası değil
Bu sorular var ya bu sorular insanı mahveden sorular. Bir başkasının
hastalığı umurumuzda bile olmaz. Ya neden ben sorusuna ne demeli ki şimdi. Ben
hasta olmayayım da kim olursa olsun.
Ben endeksli yaşama alışkanlığımızdan vazgeçemiyoruz. Hele hastalık
konusunda.
Hastane berberini aradım. Vizitten önce traş olmak istiyor kardeşim.
Çok titiz ve temizdi yaşamı boyunca. Erkek olmasına karşın, bize kendisiyle
ilgili hiçbir işi yaptırmamıştı şimdiye kadar. İnsanlara eziyet etmeyi hiç
sevmemişti.
/
/
.............
Hüseyin amcanın bipap makinasını takmasına yardım ettim. Nefessiz
kalınca panikliyor, elleri titriyor haliyle maskeyi takmakta zorlanıyordu.
Hüseyin amcanın hiç refakatcisi yok. Kendisi Güzel bahçede yaşlı bakım evinde
kalıyor. Kimi kimsesi de yokmuş. Bir maaşını bir de ev aylığını yaşlı bakım
evine veriyormuş, orada kalabilmek için. Oysa şu anda ilgiye ve sevgiye ne çok
ihtiyacı var.
İnsanların geçmişini çok da bilemeyiz değil mi. Ya zamanında ailesine
kötü davrandıysa ailesi de onu terk ettiyse. Buraya kadar olan kısım bana sır,
bilmiyorum. Bildiğim şeyse Hüseyin abinin şu anda bakıma ihtiyacı olduğu.
Yedi yıl önce sigarayı bırakmış. Yedi yıl sonra da koah denilen
hastalığa yakalanmış. Çok zor nefes alıyor. Yürüyemiyor. Oksijen tüpü olmadan
film çektirmeye bile gidemiyor. İdrar torbasıyla geziyor her zaman. Üç aydır
hastanede tedavi görüyor.
Berber geldi. Saç ve sakal traşı oldu Ahmet. Doktorlar yavaş yavaş
koridorları doldurmaya başladılar.
Ahmetcik çok sıkıntılı, sırtı hep ağrıyor. Kolları bacakları da öyle.
Bazen yağlı kremle oğuyorum, her yeri kemik olmuş.Etli hiçbir yeri
kalmamış.
Ahmet başka bir dünyada sanki.Evet konuşuyoruz bakışıyoruz ama benim yanımda hastanede değil. Bambaşka bir alemde.Doktorlar geldiğinde onlarla konuşmak için
hazırlık yapıyor gözü kapıda işittiği her seste.O doktorlarına çok güveniyor.
HüsEyin amcanın profesörü girdi odaya etrafında birçok doktor adayı
gençle birlikte.
Sanırım günün özeti bu cümle oldu sayın hocam.
Bu hoca’nın adını bilmiyorum ilk defa gördüm kendisini. Odaya
girdiğinde kalemle defterim yakın bir yerdeydi. Genç doktor adaylarına özendim
sanırsam. Hocanın anlattıklarını not almaya başladım.
Hastane ortamında refakatçılar kendilerini oyalayacak bir şeyler
bulmalılar gibi geliyor bana. Hasta bakımının dışında boş oturmak insan ruhuna zarar verebilir.
İşte bu yüzden sayın hocanın anlattıklarını not ettim laf olsun diye.
Maksat oyalanmak.
Bir de hastane ortamında insanın insana üstünlüğü duygusu nasıl da
ortadan kalkıyor. Burada kimse kimseden büyük ya da küçük değil. Burada herkes
hasta. Burada herkes aynı muameleyi görüyor. Burada kimse neden ben sorusunu
soramıyor kendine dahi.
Ahmet’in sıkıntısını yüzünden okuyorum. Kalabalığı hiç sevmiyor. genç
doktorların biran önce burayı boşaltmalarını bekliyor. Bunu onun bakışlarından
anlayabiliyorum.
10 Kasım 2014 Pazartesi
Günce/2 Karabasan
Yaşamla bir oyundu bu kovalamaca…
Ah! Can parçası.
Düşünceler baloncuk oluşturmaya başlarken usumda, on yüz bin baloncuk
yutan kız arsızca gülümsedi sarı solgun yüzüyle kaybolurken pencerede.
Ya benim gül kokulum neredeydi ki.
Aman Allahım! yerimden kalkamıyorum. Kollarımı oynatamıyorum. Eyvah!
Bacaklarım yok olmuş. Neredeler, nereye gitmişler. Nasıl kalkacağım şimdi. Çek
git bay karabasan seninle zaman kaybedemem. Bir daha geldiğiniz de bayım size
söz uzunca bir süre kollarımı ve bacaklarımı hareket ettirmemenize
karışmayacağım ve bağırmayacağım o iğrenç hayvanlarınıza saldırmayacağım ama
şimdi beni bırakınız. Gül kokuluyu bulmam lazım. Hey bayım size söylüyorum,
terk ediniz lütfen beni.
/
Tansiyonum düştüğünde, yaşananları çok kanıksamıştım. Hatta bay
karabasanımla anlaşma bile yapıyordum. Benden gittiğin gün bayım.O benden
gider miydi ki, rahatı keyfi yerinde nede olsa. Kollarım bacaklarım emrinde
istediği gibi zapt etmenin keyfini
sürüyor bir bedende. Bağırıyorum da kimse duymuyor çığlığımı. Sesimi de esir
aldı.
Yatakta ne kadar yattığımı anımsamıyorum, gözlerimi açtığımda sabah
olmuş, sütçü köşeyi dönmüş okul vakti yaklaşmıştı.
Yalancısın karabasan, yalancı. Bir daha gelirsen bak neler yapacağım
sana. Ben de senin karabasanın olmazsam bana da kabarmamış kek desinler…
Kara / basan
Yataktan acelece kalkarak üzerimi dahi değiştirmeden sokak kapısında
aldım soluğu, yan dairenin zilini ısrarla çaldım. Kapı duvar.
Kolumdaki saate baktım erkendi, uyuya kalmıştır diye düşündüm. Bir saat
sonra tekrar çalardım kapıyı ve o güzel kız gül gamzeli gülüşleriyle karşılar
mıydı acaba karabasanlı komşusunu.
Anne şefkatim ağır basmıştı yine. Ben hiç anne olmamıştım oysa. Tanrım
bu nasıl bir duyguydu bilmiyordum ta ki Ayşe'yle bir gün merdivende karşılaşana
kadar. Ayşe mi uydurma kadın onun adı Ayşe değil. Olsun ben ona Ayşe ismini verdim
kod adı Ayşe olsun olmaz mı.
Uzun saçlarını sallayarak gülerdi, hiç konuşmadık onunla. Gülümsedik
sadece birbirimize sayısız gülümsemelerle…
O gülümsemelerin ve göz oynaşmalarının arasında birden annesi olduğumu
hissettim Ayşe'nin. O da beni annesi gibi sever miydi acaba?Gözlerinden kalbime
inen ılık sıcaklığı kimseler görmedi,kadın kaçırmış derlerdi
biliyorum.
Bu ses bu ayak sesleri merdivendeki…
***
Ahmetin bana seslendiğini
duydum.Tuvalete gidemeyecek kadar bitkindi.Ördek ister misin diye sordum
usulca ,başıyla onayladı.Gördüğüm rüyanın etkisi geçmemişti henüz.
Ahme'tin sırtı ağrıyor, bacakları, kolları.Yavaşça masaj yapıyorum yarı uykulu.Salı günü stent gelebilirse ve
takılırsa damardan beslenme biter.Birde eve çıktık mı verdiği kiloları
aldırırsak kendini toplar gibi geliyor bana.
Umudumu hiç tüketmedim onun için.Ne kadar beslenecek umut varsa hepsi
içimde birikiyor.Eve çıktığımızda şimdiden ona yapacağım yemekleri
düşünüyorum.Yağlı ballı .Onun sağlığına kavuşması en büyük isteğim.
Odalardan inleme sesleri duyuluyor.İbrahim abi tuvalete kalktı.Hüseyin amca nefes almakta zorlanıyor..Bibap makinesini
takacak birazdan.
İzmir'de sabah oldu,kahvaltı arabasının sesini duyuyorum.
Pınar Atay
Hep o sevgimle
Pınar Atay
Hep o sevgimle
4 Kasım 2014 Salı
Günce
Günce/1
Sonu bizce meçhul
Ve yaşam
Başlarken ilk nefeste
Ölüm takılırdı peşine aheste
12.11.2012 Dokuz Eylül hastanesi
3.kat göğüs servisi koridordaki pencere 04.32
Ne zaman aklıma gelsen sana ait bir şey bulurum. Bak bu gerçek bir
cümle. Not etmek istedim. Aklımda sen. Telefona baktım bir mesaj senden.
Gülümsedim sessizce.
Aydeniz’de senin gibi olsaydı diye geçirdim içimden. Annelerin elbette
beklentileri olmaz. Anneden beklenilir sadece değil mi Aydeniz.
04.35
Bir dokuz eylül hastanesi macerası daha başladı. Üç yıldır yaşamımızda
olan, benim de zaman zaman dahil olduğum.
Ah bu sesler…
Makinelerin sesleri…
Her odadan ayrı geliyor, sabaha kadar devam eden sesler. Hastaların
öksürükleri, balgam çıkarırken ki sesleri, tuvalet kokusu, kan kokusu, sidik
kokusu hastane kokusu. Ortaya karışık kokular ve alarm sesleri.
Rabbime şükrediyorum. Kokulardan ve seslerden etkilenmediğim için.
Etkilenmiş olsaydım Ahmet’in bakımı yapamazdım. Bazen uzun yılların verdiği
yaşanmışlıkların olgunlaştıramadığı insanlarla karşılaştığımda ne denli
üzülürüm. Hayattan nasibini alamamak da nasipsizlik olarak adlandırılır mı
bilmiyorum.
Yıllar önce yaşadıklarım bu günler için alıştırmalarmış şimdi daha iyi
anlıyorum.
Stent kelimesini ilk defa 1989 yılı sonlarına doğru duymuştum. Mehmet
Emin’ne de stent takılacaktı.
Aradan geçen zamanda stent kelimesini pek çok kez duymuşluğum oldu, her
defasında burnum sızlayarak ne olduğunu anlayamadan dinlerdim anlatılanları.
Böylesine bir acıyla sabırlı olmayı öğrenmiştim. Kokulara aldırmamayı.
İnsanların tepeden, tepeden acıyarak bakışlarını bir de aferin demelerini. Her
ikisi de aynı kefedeydi benim için.
Kardeşim ya. Canım benim.Hastalık tanısı konduğunda yol umuda demiştim
bir yazımda. Canı yanıyor şimdi. Kaç gündür yemek yemiyor bilmiyorum.
Düşünsenize sadece serumlarla beslenmeyi. Hayal dahi etmek zor değil
mi. Söz konusu kardeşin olunca, diyeceksiniz şimdi bana 'yahu burada hastane
dolusu hasta var. Hastalara bakan doktorlar, hemşireler ve görevliler kısacası
hastane personeli ne yapsın.' Günlerce bir değil bir çok hastayı tedavi etmek
zorundalar. Zıpkın gibi fişek gibi sinirlere sahip hastane çalışanları. Bunu
yeni fark ediyorum. Hiç böyle düşünmemiştim. Hastane çalışanlarının çok
acımasız olduklarını sanırdım. Ne kadar yanılmışım meğer.
Saat sabahın beşi. Odalardaki tüm hastalar ve yakınları uykudalar mı
bilmiyorum. Burada şu anda duyulan ne biliyor musunuz? Makinelerin sesi.
Hastaların hemen hepsi sigara paketlerinde görüp de inanmadığımız görüntüler
içinde.Belki bana inanırsınız.Hüseyin abi mesela yaşı 60 ın üzerinde yedi yıl
önce sigarayı bırakmış.Ancak koah denen hastalığa yakalanmış.Bir hasta yakını
Fidan ona 'canlı bomba' diyor,görüntüsünden dolayı.
Koridorun başındaki odadan makianalrın sesi yükselmeye başladı. Uykum
var. Ahmet uyuyamıyor. Bu arada biraz kestirdi sanki. Onu seyrediyorum şimdi.
Yatağın yanındaki geniş sandalyeye oturdum. Gürültü olmasın diye defterimi
pantolon cebime yerleştirdim. Ellerim yatağın yanında Ahmetin ellerine çok
yakın. Gözlerim kapalı beynim uyanık.
Not:Yarım kalmıştı sadece bir kaç sayfasını yazabildim defterimden.Umarım yazmaya yüreğim dayanır...
Hep o sevgimle
Pınar Atay
Not:Yarım kalmıştı sadece bir kaç sayfasını yazabildim defterimden.Umarım yazmaya yüreğim dayanır...
Hep o sevgimle
Pınar Atay
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)